-
1 evde kalmak
evde kalmak (gece)v. sleep in -
2 evde kalmak
оста́ться в де́вках -
3 evde kalmak
дэмыкIоу унэм -
4 evde kalmak
a) to stay home, to stay in b) (kýz) not to be able to get married, to have been left on the shelf -
5 ev
дом (м)* * *1) домev ekmeği — дома́шний хлеб; хлеб дома́шней вы́печки
ev eşyası — хозя́йственная у́тварь
ev hanımı — дома́шняя хозя́йка
ev hayvanları — дома́шние живо́тные
ev sahibi — хозя́ин до́ма, домовладе́лец
ahşap ev — деревя́нный дом
dikim evi — поши́вочная мастерска́я
doğum evi — роди́льный дом
ordu evi — офице́рский клуб
ticaret evi — торго́вый дом
2) семья́evine bağlıdır — он семьяни́н; он привя́зан к свое́й семье́
ev halkı — ча́да и домоча́дцы, чле́ны семьи́
••ev alma, komşu al — посл. выбира́й не дом, а выбира́й сосе́да
evdeki pazar uymaz, evdeki hesap çarşıya uymaz — посл. зага́д не быва́ет бога́т
- ev açmak- ev ev dolaşmak
- ev ev gezmek
- evde kalmak
- evlerden uzak!
- evlerden ırak!
- evlere şenlik! -
6 ev
ev Haus n; Heim n; Familie f;ev açmak eine Familie gründen;ev bark Familie f; Haushalt m;ev halkı gesamte(r) Haushalt;ev hayvanı Haustier n;ev idaresi Haushalt m;ev işi Hausarbeit f;ev kadını Hausfrau f; Heimarbeiterin f;ev sahibi Hauswirt m, -in f; Gastgeber m, -in f;ev yapmak die Eheleute wieder versöhnen;evde kalmak Mädchen: fam sitzen bleiben;eve teslim Lieferung f frei Haus;ahşap ev Holzhaus n;evlerden ırak bei Unglücksfällen, Tod usw etwa: Gott behüte die anderen davor!;evlere şenlik! abw unglaublich
См. также в других словарях:
evde kalmak — tkz. kızın evlenme çağı geçmiş olmak Hiç evlenmeyen kız olur muymuş, evde kalmış mı dedirtecen kendine? E. Işınsu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dört duvar arasında kalmak — evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olmak Ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuru tahtada kalmak — eşyası elinden gitmek, çıplak evde oturma durumunda kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ev — is. 1) Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı 2) Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar. N. Cumalı 3) mec. Aile Evine bağlı bir adam. 4) esk. Soy,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğaz — is. 1) Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik, kursak Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir. Ö. Seyfettin 2) Şişe, güğüm vb. kaplarda ağza yakın dar bölüm Şişenin boğazı. Testinin boğazı. 3) İki dağ arasında dar … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarım — sf. 1) Bütün bir şeyin ayrıldığı iki eşit parçadan her biri Bu yarım saat içinde evde neler geçti? Y. Z. Ortaç 2) Tam ve istenildiği gibi olmayan, eksik, noksan Ötekinde de yarım kavala benzeyen kalın bir çığırtma vardı. O. C. Kaygılı 3) is. Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük